28 Mayıs 2011 Cumartesi

Sırlar!..





“Bazen küçük şeylerden
ne müthiş sonuçlar alındığını gördükçe…
İçimden küçük şeyler olmadığını düşünmek geliyor…”
Bruce Barton




Ne enteresan günler içindeyiz.

Bir haber çıkıyor, o haberi okuyorsunuz, ardından biraz daha ayrıntı ögrenmek için didikliyorsunuz, bu seferde bambaşka bir şey ortaya çıkıyor.

MHP'li yöneticilerin görüntülerinin yayınlanmasıyla alakalı olarak yapılan haberlerden birisi "O küçük bir gazetede çalışıyor ama hem CHP’nin hem MHP’nin kasetini aylar öncesinden bildi ve yazdı." başlığını taşıyordu.

Baktık, kimdir bahsedilen diye. 

Muhsin Akıl isimli, Ankara'dan yayınlanan "ANAYURT" gazetesinin bir yazarı olduğunu öğrendik. 

Biz o gazeteyi başka bir yazarı vesilesiyle takip eder olmuştuk, sayın Akıl'ı da o zamanlar görmüştük, ama bunlar başka meseleleri peşisıra getirir.

Aslında "didikliyorsunuz, bu seferde bambaşka bir şey ortaya çıkıyor" diye yukarıda bahsettiğim mesele de "başka konuları peşi sıra getirmesi" ile alakalı...

O vakitler takip etmeye başladığımız Anayurt yazarının "ilginç bilgileri" nasıl aldığını merak etmekle beraber, biraz da "hayali" olarak da görüyorduk, ama mesela yayınlanan "görüntüler"le alakalı haberlerin sayın Akıl'a doğru ilerlemesi ve onun aşağıda bahsedeceğimiz anlatımları ile, takip ettiğimiz diğer Anayurt yazarının bilgilerinin "sıhhat derecesi"ni de ölçecek bir "veri"ye sahip olma imkanı elde etmiş oluyoruz.

"Kasetleri aylar öncesinden bildi" diye haber yapılan sayın Muhsin Akıl'ın, "bildiğini gösteren" yazıları konulmuş sadece...

Ama onun "şimdi iddialarımı sıralayabilirim" diyerek devamlı yazdığı "iddiaları" bir kenara, aslında normal bir gazetenin hükümete bakışına göre manşetden veya büyük harflerle verecekleri, vermeleri gereken bir "iddiası" daha var ve ama onu -Fatih Altaylı bile- konuşmuyor, işte bu enteresan...

Malumdur ki Başbakan Erdoğan neredeyse her gittiği yerde bir "çılgın proje" açıklıyor ve bütün bunların "kaynağı" ve "üstü" olarak da, açıklandıktan hemen sonra sahipleneninin bol olduğu "TÜRKİYE HAZIR-HEDEF 2023" pojesi gösteriliyor.

Dedik ya, sahipleneneni bol; CHP'sinden MHP'sine herkes sahiplendi, "bizim projemizdir" diyerek "intihal"le suçladılar neredeyse...

Ama "bilen adam Muhsin Akıl"ın bu konuda yazdıkları, "sahiplenme" olarak görülse de çok farklı ve gerçekten de enteresan ilişkileri ortaya koyucu.

Bakın sayın Akıl, ne diyor:

"-Başbakan R. Tayyip Erdoğan 16 Nisan 2011’de tarihinde televizyon ekranlarında ‘çılgın proje’ olarak anons edilen tarihi konuşmasını yaptı. 12 Haziran 2011 Seçim Beyannamesi “Türkiye Hazır, Hedef 2023” olarak açıklandı. AKP’NİN “2023 PROJESİ” Adı üstünde “ÇILGIN PROJE”! Bu “ÇILGIN PROJE” değil, başkasının projesini alıp “benim” diye ortaya çıkmaktır asıl ÇILGINLIK! Düşündük-taşındık Başbakan Erdoğan gerçekten “yanıltılmış”  dedik! Çünkü AKP’nin ‘çılgın’ 2023 PROJESİ çalıntı! Çalıntı olduğunu da ispatlayacağız!"


Dikkat ederseniz, sayın Akıl, Başbakan Erdoğan için "yanıltılmış" diyerek, "çalıntı" ithamını ona değil çaldıklarını iddia ettiklerine yöneltiyor.

Bakın okuyunuz:

"- Sayın Başbakan Erdoğan siz “Bu kardeşiniz…” diye sözünüze başlıyorsunuz ya, ben de size aynen kendimden bahsederek “Bu kardeşiniz sizden çok, çok ve çok önce hem de 2006 yılından bu yana Anayurt’ta bu köşede 2023 Projesi’nden defalarca bahsetti…” diyeceğim. Gerekirse ispatlarım. 2023 Projesi’nin patentinin sizde olmadığını, tam aksine 2023 Projesi’nin patentinin kimde olduğunu ispatlayabilirim! Ayrıca “kol kırılır yen içinde kalır” diyerek bugüne kadar sakladığımız (sizi de çok yakından ilgilendiren ‘sırrı’) açıklayacağım!

“Anayurt’ta, 28 Mart 2008 “100 yıllık plân… ve 2023”, 12 Nisan 2008 “Büyük Türkiye Projesi”, 28 Ekim 2008 “Emperyalistlerin 100 yıllık Türkiye’yi parçalama projesi!”, 29 Ekim 2008 “2023 projesinin Türkiye’ye Evet” şifresi”, 31 Ekim 2008 “1923 ve 2023: 100 yıl şifresi!”, 21 Ocak 2009 “ABD Türkiye’den niçin korkuyor?!”, 01 Mart 20009 “Türkiye süper ülke”, 21 Ekim 2009 2023 yılında Türkiye!..”, 22 Kasım 2009 “2010 yılında Türkiye’nin kaderi!..”, 10 Şubat 2010 “2023 yılında Türkiye!.”, 13 Eylül 2010 “Kurtlar ;Vadisi Pusu’nun 2023 Projesi Çalıntı mı?!”, 14 Eylül 2010 “Kurtlar Vadisi Pusu’nun yayını durdurulabilir!..”, 16 Eylül 2010 “2023 Projesi: -2-“, 15 Eylül 2010 “2023 Projesi -1-“ tarih ve başlıklarını sunduğumuz yazılar gibi 2023 PORJESİ ile ilgili daha birçok yazım yayınlandı.

Şimdi 13 Eylül 2010 tarihli “…2023 Projesi Çalıntı mı?!” başlıklı yazımdan, Başbakan Erdoğan’ın 16 Nisan 2011 tarihinde açıkladığı “HEDEF 2023” projesine ithaf etmek için bir parça alıntı yapıyorum: “…2023 Projesi çalıntı mı?! Okuyucularımda hatırlar, köşe yazılarımda yıllarca elimizde 2023 Projesi’nin olduğunu yazıp-durdum! Hem de defalarca bu konu üzerinde durarak devleti ve milleti bilgilendirdik! Elimizde 2023 Projesi’nden bazı resmi kurumlarımızın da haberi vardı! Türkiye’nin bekası için 2023 Projesi’nin tatbik edilmesi için az mı yazdık. 2023 Projesi benim de içinde bulunduğum ekibin projesidir!”

AKP adına Başbakan Erdoğan’ın sahiplendiği 2023 Projesi, Başbakan Erdoğan’ın da çok iyi tanıdığı Osman Tüfekçi ve arkadaşlarının yılların birikimiyle hazırlamış olduğu el-emeği, göz-nuru devasa bir projesidir. Osman Tüfekçi, AKP’nin kuruluşunda, AKP’nin ana çerçevesini çizen, stratejik hedeflerini koyan ve partinin belkemiğini kuran grubun içindeydi. Daha sonra onlarla fikir ayrılığına düşüp, partinin ilk anda yola çıkılan hedeflerden saptığını gözlemleyerek, bu guruptan ayrılmıştır. 2023 Projesi’nin tek söz sahibi Osman Tüfekçi ve arkadaşlarıdır."

Enteresan değil mi?

Hayali bir durum ortada yok gibi, sayın Akıl, yazılarından bölümler ve ilgili kişilerin isimlerini vererek "2023 Projesi" üzerinde "telif hakkı"nın peşine düşüyor.

Sayın Akıl, "AKP'nin 2023 Projesi çakma" derken, yıpratmak, aşağılamak, kötülemek maksadını taşımadığını, aksine buna sevindiğini, kızgınlığının "patenti bize aittir" açıklamasında da bulunuyor.


Bahsettiğimiz gibi derdi, "telif hakkı"; sakın o'laki "telif ücreti" istiyor sanmayın, bunu kastetmiyor, emeklerinin üzerine başkalarının konmasına kızıyor.

Peki buna dair "kanıtları" var mı?

"2023 PROJESİ benimde içinde bulunduğum ‘akil insanların’ oluşturduğu süper bir ekibin yıllardır üzerinde durup çalıştığı, geliştirdiği ve tatbik edilmesi için hazırladığı (binlerce sayfadan oluşan) devasa bir projedir. Bunun böyle olduğunu Türkiye’de bilmeyen yok! 2023 Projesi’nin ilk taslak orijinal metni, geliştirilmiş ve genişletilmiş hâlâ elimizdedir" demek kolaydır, herkes söyleyebilir bunu, iddiacı ispatla mükellefdir, o halde kanıt ortaya koyması lazım değil midir?

Muhsin ve sahih akıl bunu gerektirir elbette; yazar sayın Akıl da bunu şu şekilde kanıtlamaya çalışıyor:

"-… benim yazmış olduğum bütün yazılar 2023 projesi ile ilgiliydi. Yazılarım 2023 projesinin parça parça izahıydı. Yazılarım, 2023 projesinin fikri temel taşını oluşturuyordu. Son 5 yıldır bütün yazılarım en ince ayrıntılarına kadar okunsun ve Başbakan Erdoğan’ın 26 Nisan 2011 günü açıklamış olduğu “HEDEF 2023” projesi ile karşılaştırılsın! Ya da AKP’nin bugüne kadar yapmış olduğu bütün icraatları ile karşılaştırılsın! Hatta ve hatta değişim, dönüşüm, ilerleme ile ilgili yazmış olduğum tüm yazılarımda karşılaştırılsın. Anayasa değişikliği dahil, Yargıda, Eğitimde, Sağlıkta, Ekonomide, İletişim ve Bilişimde, Teknolojide, İstihbaratta, Askeriyede ve akla gelebilecek her alanla ilgili yazdıklarımda karşılaştırılsın! Hatta ve hatta sosyal, siyasi, ekonomik, istihbari her alanı kapsayacak şekilde son beş yıl içinde Anayurta’ki yazılarım AKP icraatlarıyla karşılaştırılsın!"

Hatta sayın Akıl, "Başbakan kabul etmezse, elimizde bulunan kasedleri internete koyarak da bunu kanıtlarız" da diyor; "AKP'NİN KASETLERİ" de demek ki sırada diye bir espri yapmak da gerekir herhalde artık.

Fakat, akıl, kasetleri vermekden vazgeçiyor, "artık beni ilgilendirmiyor" diyor; merak ettiyseniz nedenini okuyunuz o halde:

"- Gerçi ben “Şayet Başbakan Erdoğan sorularıma cevap vermezse, Osman Tüfekçi’nin AK Parti’nin kuruluşundaki çalışmalarını (amblem, tüzük, proje/program, strateji, organizasyon, tanıtım vs.) kapsayan canlı görüntülerini en kısa bir zamanda herhangi bir televizyonda yayınlayacağım. Gerekirse internet ortamına bütün dünya ile paylaşacağım. Ben bu kaseti izledim. Bütün dünyaya izlettirmesini de çok iyi bilirim. Şayet Başbakan R. Tayyip Erdoğan vicdanının sesini dinleyerek bütün bu sorularımı cevaplar Osman Tüfekçi ile görüşür ve helalleşirse ben de ‘kol kırılır yen içinde kalır’ diyerek böyle bir eylemden vazgeçeceğim! Bu bir kin, haset ve tehdit değil, sadece SİTEMDİR!..” desem de bu konu artık beni ilgilendirmiyordu. O yüzden herhangi bir yorum yapmak istemiyorum.

Fakat Osman Tüfekçi davasından vazgeçmedi. İnternette “iktidaragidenyol.com” sitesinde AK Parti’nin ilk kuruluş günlerini, AK Parti macerasını ve Erol Olçak ‘gerçeğini!’ üç ana başlık altında yayınlamaya başladı."

Yukarıda ismi bir defa daha geçmişti, Osman Tüfekçi, zaten sayın Akıl'ın yazıları yayınlayıp "çakma proje" demesinin sebebi de sayın Tüfekçi'nin isminin geçmemesi, sayın Tüfekçi'den hiç bahsedilmemesi ve bir başka kişinin üzerine –herhalde “şan ve şerefin”- bırakılması.

Ama bunlar hep "iddia" görüldüğü üzere...

Delil?

Deliller, sayın Akıl'ın "neler açıklanacak neler" diyerek yönlendirdiği "www.iktidaragidenyol.com" isimli sayın Tüfekçi'nin hazırladığı ve "ifşaatlerinin" bulunduğu websitesinde "olacak" deniliyor ve biz de oraya gidiyoruz.

"- Geçen yıllarda, içinde bulunduğum meclislerde AK Parti’nin ismini bulduğunu, amblemini yaptığını, stratejilerini ortaya koyduğunu söyleyen insanlarla tanıştım. Onlar sayesinde zaman zaman bayağı eğlendim. Zekalarını övdüm ve nasıl başardıklarını merak ettiğimi söyledim. Yaptıkları gerçekten büyük bir işti. Adı bile belli olmayan bir partiyi büyütmüş ve daha ilk seçimde iktidara getirmeyi başarmışlardı. Siyasi işlerle ilgilendiğimi, yerel yönetimler çapında bir iletişimci olduğumu, mümkünse biraz ayrıntılara girmelerini istedim. Onların bu muhteşem tecrübeleri, benim ilerde karşılaşacağım zorlukları aşmamda yardımcı olabilirdi. Bazıları uyanıklığa yatıp, bunların mahrem şeyler olduğunu söyleyerek kıvırdılar. Bazıları ise bana saatlerce yalanlar anlattılar. Aralarından birkaç tanesi anlattıklarına o kadar inanmıştı ki, o süreçleri yaşamasam, kesinlikle bu işi onların yaptıklarına inanabilirdim. Elimde böyle onlarca hikaye mevcut.

2001’de AK Parti kuruluşuyla başlayan ve 2023 Projesine kadar uzanan süreç bu sitede peyderpey yayınlanacak.

Neyse, uzun lafı keselim ve konuya girelim çünkü sanırım siteye giren herkes, teorik açıklamalardan çok, yaşanmış durumlarla verilecek örnekleri tercih edecektir.

Konumuz AK Parti nasıl kurulduğu ve nasıl iktidara geldiği."

Böyle başlıyor "önsöz"de sayın Osman Tüfekçi ve şu anda pek kısa anlatımlarının olduğu ama kuvvetli "donelerle" süslediği ve hemen de tepkisini aldığı yazılarıyla –kendisinin- "AK Parti Macerası"nı anlatıyor.

Sitesinde, AKP'den AK Parti isimlendirmesine geçiş, ismin kim tarafından bulunduğu, partinin logosunu kimin bulup hazırladığı, daha önce hazırlanmış logo çalışmalarından örnekleri, Erdoğan "imajı"nın nasıl "pazarlanacağı" üzerine yapılmış tartışmaları okuma imkanına sahibiz.

(Özellikle dikkatimizi çeken, AKP’nin “logo”su olarak sayın Başbakan Erdoğan’ın, “ayçiçeği”ni teklif etmesi gözlerden kaçacak gibi değil. Bir deyimde, “rüzgara ve güneşe gore dönen çiçek” olarak da geçen ayçiceğinin, “değiştim-geliştim” diye o günlerde hemen konuşmaya başlayacak olan sayın Erdoğan’ın, “her zorlama” ile “değişmesi” ile ne kadar “ruhi intibak” içinde olduğu dikkat çekicidir. “Ampul”ü öne süren sayın Cemil Çiçek’in de (bunu THY’nın “Skylife” dergisindeki “Garanti Bankası”nın bir ilanından görerek önermiş) her zaman “garantici” olması ve her zaman da “bir fikrim var!” dercesine durmasiyla “uyumlu”.)

İlerideki günlerde muhakkak suretle "HEDEF 2023 PROJESİ" ile alakalı olarak da "telif hakkı"nı gösterir yayınlar olacaktır, diye düşünüyoruz ve bu şekilde de "durum" açıklığa kavuşacaktır kanatine varıyoruz.

Fakat, bu açıklamalar web sitesinden değil, mahkeme salonlarından da gerçekleşebilir, böylece "durum" mahkeme kararı ile tescillenerek resmiyet kazanmış olabilir diye bir düşünceyi de öne sürmek istiyoruz.

Çünkü, sayın Tüfekçi'nin yazılarının yayınlanmasının ardından kendisini -projenin üstüne konduğunu iddia ettikleri- sayın Erol Olçak'ın kardeşinin aradığı ve "ses cihazı ile kaydedilmiş tehditler" savurduğu ve mahkemeye gidileceğinden bahsediliyor; doğal olarak, mahkeme salonlarında "tehdit nedeni" olan mevzunun tüm cepheleri ile ortaya konulması ve "projenin sahibi"nin kim olduğunun ispatlanması gerekiyor ki, Olçaklar'ın haklı mı haksız mı ortaya çıkıversin!

Ama ortada olan bir gerçek var ki, Sayın Tüfekçi'nin ve Sayın Akıl'ın iddiaları, sıradan iddialar değil, gerçeklik payı mevcut, çünkü, bahsettiğimiz web sitesine hemen bir yorum yazılarak bakın neler denmiş:

"- Sayın Osman Tüfekçi,

Sahibi olduğunuz/yada editörlüğünü yaptığınız http://iktidaragidenyol.com adlı internet sitesinde ;
“Önsöz,
Genel,
Ak Parti’nin kuruluşu
Ak Parti Macerası başlıyor
Ak Parti’nin Adı Konuyor
Ampul(Lamba) Geliyor,”
kategorileri başlığı altında yayımladığınız yazılardaki kurgu ve mizansen ve hikaye gerçeği yansıtmamaktadır.Türk siyasi hayatında, siyasal iletişim ve siyasal marka dünyasına damgasını vuran ve bu alanın en kıymetli ve en bilinen markası olan AK PARTİ (Adalet ve Kalkınma Partisi) isminin ve ambleminin ortaya çıkış sürecinin kıyısında veya köşesinde kendinize bir yer aramanız beyhudedir.Zira partinin isim ve ambleminin hikayesi ve tescil süreci kaydi olarak belli olup,bu tür asılsız yorum ve değerlendirmeler ile konunun manipüla edilebilmesi mümkün değildir.

Sitenizde yayımlanan yazılarda müvekkiller Erol Olçak, Cevat Olçak, Erdoğan Olçak ve sahibi Oldukları Arter reklam Ajansı ile ilgili olarak yer zaman ve olay belirtmek suretiyle hayali tespitler ve yorumlar yapmaktasınız.

Yazılardan bir tanesinde Grup İismleri adı altında bir takım bilgiler yayınlanmıştır.Yayınlanan bilgilerin ( doğruyu yansıtmayan çarpıtılmış bilgiler ise de) müvekkillerime ait resmi datalardan izinsiz olarak sızdırılmış bilgiler olduğu anlaşılmaktadır.Bunu ne şekilde elde ettiğinizi bilmiyoruz,ancak her ne şekilde elde edilmiş olursa olsun bu suçtur.Ticari ve mesleki sırrın bu şekilde çarpıtılarak aslından uzaklaştırılarak bilgi kirliği ve karışıklığı yaratırcasına ifşa edilmesi,mesleki ve fikri haklara tecavüz edilmesi hem TCK na hem de FISEK’e göre suçtur;cezai ve tazmini müeyyideleri gerektirmektedir.

(iletisim@iktidaragidenyol.com mail adresinin dışında hiç bir iletişim bilgisi içermeyen sitenizdeki yazılar ile ilgili olarak ve şayet
bu iletişim adresi vasıtası ile açıklamamız elinize ulaşır ise;)

Tüm hukuki haklarımızı saklı tutarak, 5651 SY nın /9 md. ve ilgili Yönetmelik gereğince yukarıda altı kategori altında yayımlanan yazıların siteden (yayından) kaldırılmasını ve yayına son verilmesini ,

İş bu açıklamanın sitede yayımlanarak okuyuculara duyurulmasını istiyoruz.
Erol Olçak-Cevat Olçak-Arter reklam Ltd.Şti.
vekili,Av.Abdullah BULADI
Cumhuriyet cad.139 HARBİYE-İSTANBUL
Tel:0212.2250132 fax.0212.2335151"


Görüldüğü üzere, Erol ve Cevat Olçak beyler, avukatları aracılığıyla sayın Tüfekçi'nin "müvekkillerime ait resmi datalardan izinsiz olarak sızdırılmış bilgiler olduğu anlaşılmaktadır.Bunu ne şekilde elde ettiğinizi bilmiyoruz,ancak her ne şekilde elde edilmiş olursa olsun bu suçtur" diyerek suç işlendiğini ve mahkemeye gideceklerini söylüyorlar ki, sayın Osman Tüfekçi'nin bundan çekinmeyeceğini, mahkemeyi de yukarıda bahsettiğimiz sebeble (özellikle kendisinin açmamış olmasına dikkat etmek gerekir) sevinçle karşılacağına inanıyoruz.

Dikkati çeken başka bir husus, bu yorumun hemen üzerinde (17/05/2011 tarihinde, saat 10:58), Mustafa Akay ismiyle yollanan ve olayları bilen birisinin kaleminden çıkan yorum da ilginç:

"- sayın osman tüfekçi partinin kuruluşunda ne kadar çok çalışmışsınız ne kadar özverili çalışmışsınız takdire şayan bir durum bütün bu kuruluş aşamasında karınız ve kardeşinizle çalıştınız herhalde bütün fikirlerin oluşmasında siz kardeşiniz ve karınız vardı tam bir aile çalışması tebrikler…

ne ara fırsat bulup bu kadar fikri ve çizimi yaptınız hiç hatırlamıyorum oysa ben sizi bütün bu kuruluş aşamasında sadece internetten savaş uçağı indirmek ve nurşen hanımla tartışmaktan başka bir icraatınızla hatırlamıyorum…

saygılar
Mustafa AKAY"

Görüldüğü üzere, sayın Tüfekçi'nin "parti çalışmalarında bulunduğunu" kabul eden ama "bilgisayar oymanaktan başka bir şey yapmadın sen" diyen bir yorum...

Bu işin mahkeme ile sonuçlanması ve kararın oradan "tescil" edilmesi en makulüdür zannedersek.

Sayın Erol Olçak’ın daha önceleri Tansu Çiller’in “seçim çalışmalarını hazırladığı”, sayın Tüfekçi ile muhtemelen sayın Fetulah Gülen’in “hizmet erlerinden biri” olan ortak arkadaşları bir gazeteci vesilesiyle tanıştıkları da, sayın Tüfekçi’nin anlatımlarından ortaya çıkan gerçekler…

Bazı hususları öğrenmek için üzerinden belki bir 20, 30 sene geçmesi gerekiyor ve o zaman öğrenildiğinde de bir kıymet-ı kalmıyor tabii.

Şimdi “görüntüler” nedeniyle ortaya çıkan “bilen adam Akıl” olarak tanıtılan bir gazetecinin anlatımları ile ulaştığımız “veriler”, elde olan başka verilerle harmanlandığında ortaya çok ilginç bir tablo çıkıyor.

Mesela, AKP ve yöneticileri ile alakalı olarak “çok yakından” tanımadıkça elde edilmesi imkansız sayılabilecek, “samimi” olunmadıkça, yani bir masa etrafında oturup da yemek yiyip, çay-kahve içmeden, muhatabı bu derece yakından tanımadan edilmeyecek sözleri internetde okumuşsunuzdur.

Bir yazan-söyleyen kişiye bakıyorsunuz, bir de hakkında konuşulan kişiye, “olamaz!” diyorsunuz, o kadar “uçuk” şeyleri nasıl yazabilir veya “laubali dil” nasıl kullanabilir, dersiniz.

Bunun sebebini işte şimdi anlıyoruz.

Bir kısmıyla istanbuldaki eski köşklerde bir kısmıyla da “erenler’de, ilesam’larda, kızlaraga’sında” yapılan toplantılarla ortaya çıkan “AKP Markası”nın arkaplanına bakıldığında, yani “mutfağına”, şunu söylemek boş olmaz, herkes ama herkes oradaymış meğer!

Star gazetesinin websayfasının sorumlusu olarak çalışan sayın Tüfekçi, “bilen adam Akıl”, sayın Çiller’in “propagandisti” sayın Olçar gibi, AKP’nin temsil ettiği ve ona gore “marka” olarak hazırlanan “milliyetçi ve muhafazakar kitlenin” dışında, kim varsa, “reklam ve propagandacı”  olarak çalışmışlar!

Anlaşılan, bir devirler, “Türkiye markasını satıyoruz”, “babalar gibi satarız” vs. sözlerinin arkasında da, “image-marker”larla olan bu çalışmaların etkisi olsa gerek!

Tıpkı “Win-Win/Kazan-Kazan” diye isimlendirilen “sayın Başbakan’ın çalışma tekniği”nin “The 7 Habits of Higly Effective People”dan (Stephan R. Covey) (dikkat ediniz, bu kitabın ülkemizde yayınlanma tarihi de, işte bütün bu “image-maker”larla dolaşılıp, konuşulduğu 1999’dur), çok kuvvetle “kişisel gelişim meraklısı” bir “danışman” sayesinde “çok matah” birşey olduğu söylenerek “tavsiyesi” ile kullanılmaya başlanması gibi!


(“Baltayı bilemek” anlatımını da kuvvetle muhtemel “Kasımpaşalılık” olarak “sunmuşlardır.)

Dikkat ediyorsanız, Anayurt gazetesinin yazarı, sayın Erdoğan’ın “markasının” hazırlanmasında rol almış…

Bu ortada.

Başka?

Sayın Tüfekçi, sayın Erdoğan’ın “markasının” hazırlanmasında rol almış…

Başka?

Sayın Erol Olçar sayın Erdoğan’ın “markasının” hazırlanmasında rol almış…

Sayın Tüfekçi’nin o zaman çalıştığı yer olan Star gazetesi nedeniyle acaba sayın Uzan ailesi sayın Erdoğan’ın “markasının” hazırlanmasında rol almış olabilir mi bir soru işareti…

Bunu dışında, sayın Erdoğan’ın “markasının” hazırlanmasında rol alanlara veya sayın Erdoğan’la birlikte hareket edenlerden bazılarına bakalım…

Mesela sayın Ethem Sancak…


Türkiyenin “devleri”nden biri olan sayın Sancak, “ecza sahasını” elinde tuttuğu gibi “sağlık sahası”na girmiş, ülkemizin “en lüks hastahane zinciri”ni kurmuştur. Sayın Sancak, Ergenekon soruşturmaları esnasında savcı sayın Öz’e ifade vermiş ve tutuklanmıştır.


İfade vermesinin nedeni, sayın Tuncay Güney’in “mülakat”ında isminin geçmesi ve sayın “Doğu Perinçek’in kasası” olarak kastedilmesidir. Keza, şu anda sayın Sancak’ın (resmen boşanamadığı) eşi sayın İpek Sancak da sayın Perinçek’in avukatıdır (bunu da Zaman’da Nuriye akman’dır.) )ve Silivri’de savunmalarda bulunmaktadır, ilginctir ki, sayın Perinçek’in sayın Erdoğan’a yönelik ve onun “Ergenekonun asıl savcısıdır” iddasını kanıtlamaya çalışmaktadır.

Ve sayın Sancak, sayın Erdoğan’ın eşinin, yani doğal olarak sayın Erdoğan’ın iş ortağıdır! “Hastaheneler zinciri” (zincirleri)nde ortakdırlar!

Yine, sayın Erdoğan’ın “marka yaratma dönemi”nde beraber çalıştıkları arasında, Ankara merkezli SESAR isimli “araştırma kuruluşu” nun sahibi sayın İsmail Yıldız da mevcut. Gariptir sayın Yıldız da (sayın Sancak gibi değil, ama sayın Perinçek gibi) Silivride tutuklu olarak yargılanmaktadır!

Yukarıda bahsettik, sayın Tüfekçi vesilesiyle sayın Uzanlar da “kadroya dahil oldular mı” diye, elbette kendisi birkaç yıl sonra Star gazetesine gelmekle birlikte, hakkımızda “iyi niyet temennilerini“ neredeyse bir ay boyunca blogunda yayınladığı onlarca yazıyla gösteren sayın Hayrullah Mahmud Özgür de, SESAR’ın “fahri danışmanı” olmakla birlikte, sayın Erdoğan’a “araştırma ve strateji projeleri”  sunmuştur.

Yine, SESAR vasıtasıyla, şimdi “açık istihbarat” isimli bir websitesinin sahibi olan ve babası –tam da o günlerde- GKB İstihbarat Başkanı olan- sayın Behiç Gürcihan da “kadro” içinde şu veya bu şekilde yeralmıştır, diyebiliriz.

Bunların yanına, sayın Erdoğan’ın “markasının” hazırlanmasında rol alanlardan biri olarak, prof. sayın Hasan Köni’yi de koymak gerekmektedir ki, internetde yayınlanan bir makaleye gore, sayın Erdoğan’ın ilk “image-maker”ı da odur!

Sayın Erdoğan’ın “markasının” hazırlanmasında rol alanlar arasına, hernekadar “o kadar sıkı fıkı değildik” dese de, şimdi kapatılmış olan www.avazturk.com isimli sitenin sahibi (sayın A. Gül’ün uzunca sure danışmanlığını, basınla ilişkilerini düzenleyen)  sayın Ahmet Takan’ı da eklemek de bir mahzur olmasa gerek.

Şu anda sayın Erdoğan’ın “markasının” hazırlanmasında rol almasa da “danışmanlığını” yapmakta olan SETA’yı ve TİKA’yı (başkanlarını)da eklemek gerek...


Bunlarin yanına, H.B.’u, İ. D.’yı, F.B. Y.’I de koymak ve sonra karşısına geçip, bakmak ve düşünmek gerekir:

Acaba “AKP’nin sırları” ne zaman ortaya dökülecek!

Ve bu kadar “değişik” tiplerin “danışmanlığı”ndaki AKP’nin “sırları” niye şimdiye kadar ortaya dökülmedi?

Niye?


Ali Baba

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder